Ünlü Seri Katiller






AİLEEN WUORNOS

Hitchhiker Serial Killer(Otostopçu Seri Katil)

"Ben masumum. Umarım size de tecavüz ederler bok çuvalları"
"Onların paralarını çaldım, onları öldürdüm ve yine yapacağım ve başka birini öldüreceğimi biliyorum çünkü uzun süre insanlardan nefret ettim."
"Yaptığım her şeyin altında korkunç bir öfke yatıyor. İdam edilmem gerek çünkü eğer hapisten çıkacak olursam yine cinayet işlerim."
Tam adı "Aileen Carol Wuornos" olan ve ABD'nin en ünlü kadın seri katillerinden biri olarak görülen eşcinsel, hayat kadını. 1989-1990 yılları arasında cinsel ilişkiye girdiği bazı kişileri öldürdüğü, ve cesetlerini ormanda sakladığı ortaya çıkmıştır. 7 kişiyi öldürdüğü iddia edilse de, iki kişinin cesedi bulunamamış ve Wuornos 5 kişiyi öldürmekten yargılanmıştır.
Çoğu kişiye göre Amerika’nın ilk kadın seri katili çoğu kimseye göre de yalnızca şiddet gördüğü için vahşileşen bir kurbandır. Kişilik gelişiminde "Nurture" çıkmazının etkisi söz konusu olduğunda, bariz bir bicimde "nurture" yani yetiştirilme şartlarının olağan dışılığını ispatlayacak bir hayatı olmuştur Aileen Wuornos'un.
Anne babası doğmadan önce boşanır. Babası daha sonra çocuk tacizinden suçlu bulunur ve hapishanede kendini asar. Aileen henüz altı aylıkken annesi bir not bırakıp çeker gider. Büyükannesi ve büyükbabası bakımını üstlenir. Ancak on üç yasındayken tecavüze uğrar, gayri meşru bir çocuk dünyaya getirdiği için o evden de kovulur. Hayatta kalmak için hurda bir arabada barınır, para için fahişeliğe baslar, uyuşturucuya alışır, çoğu zaman da ortalıkta sarhoş olarak gezer.
Yine de yirmi yaşındayken yetmiş yaşında bir adamla evlenmeyi başarır ama kocasını bastonla dövdüğü için evliliği sadece bir ay sürer.
Nihayet 1986 yılında hayatinin aşkı Tyria Moore adında bir lezbiyenle karşılaşır. Dört sene beraber yasarlar. Ancak Wuornos'a en son darbeyi de sevgilisi vurur ve yakalandıktan sonra aleyhine tanıklık eder.
Mahkeme kararıyla Aralık 1989 ve Kasım 1990 arasında toplam 5 kişiyi öldürmekten suçlu bulunur ve ölüme mahkum edilir. Rivayete göre, kararı duyunca "Ben masumum. Umarım size de tecavüz ederler bok çuvalları" diye bağırmıştır.
Önceleri öldürdüğü insanların kendisine saldırdığını öne süren Wuornos, idamdan hemen önce ise "Yaptığım her şeyin altında korkunç bir öfke yatıyor. İdam edilmem gerek çünkü eğer hapisten çıkacak olursam yine cinayet işlerim." diyerek suçunu itiraf etti.
Wuornos, 9 Ekim 2002 çarşamba günü idam edilmiştir.
2003 tarihli Monster filmi dışında 1993 yılında New York film festivali'nde bir bolumu gösterilen Aileen Wuornos: The Selling of a Serial Killer isimli bir belgesele de konu olmuştur. Gilles De Rais, yani Mavi Sakal’in kadın versiyonu sayılan bir Kara Dul olmadığı, yani belli bir motif ve amaç doğrultusunda kurbanlarını ortadan kaldırmadığı için çoğu profil uzmanına göre bir seri katil sayılmasa da kesinlikle gelmiş geçmiş en soğukkanlı katildir.

--------------------------------------------------------------------------------

ALBERT DESALVO
Boston Strangler-Boston Kasabı-Boğucu
1931 -1973

"Ben mi? Ben kadınlara zarar vermem. Ben kadınları severim."

İşe cinsel tacizle başladı. Manken ajansına Model arıyormuş gibi kapı kapı dolaşıp kadınların beden ölçüsünü alır ve bu sırada vücutlarına dokunduğu kadılara cinsel taciz yapıyordu. Bu yüzden kısa bir hapis dönemi geçirmiş ve çıktığında tecavüzcülüğe terfi etmiştir.1960’ların başında New Englan’da yüzlerce kadına saldırdı. Bu sırada yeşil işçi kıyafetleriyle dolaştığı için kendisine ‘Yeşil Adam’ deniyordu.
1962’de lakabı artık ‘Boston Canisi’ idi. O artık 18 ayda 13 kadını vahşice öldüren tatlı dilli bir sadistti.
Onun vahşiliği daha çocukluk yıllarında ortaya çıkmaya başlamıştı. Bir köpek yavrusunu bir kediyle aynı sandığa kapatır ve kedinin, köpeğin gözlerini çıkarmasından zevk alırdı.
Ordudayken evlendi. En vahşi cinayetleri işlediği sırada bile normal bir koca ve baba gibi görünmeyi başarabiliyordu.
Onun şeytani bir libidosu vardı. Günde en az 6 kez Seks yapmak istiyordu.
İlk cinayetlerinde tamirci olarak gittiği evlerde tatlı diliyle kandırdığı orta yaşlı kadınları hedef aldı. Onlar tecavüz edip boğduktan sonra, vücutlarını kesiyor, cinsel organlarına şişe ve benzeri maddeler sokuyor ve boğmakta kullandığı naylon kadın çoraplarıyla çenelerinin altına bir çeşit fiyonk yapıyordu. Bu bir çeşit imzaydı.
1962’den sonra genç kadınlara yöneldi ve daha da vahşi bir hal aldı. Bir kadını yirmi kez bıçaklıyor, diğerini ise yatağın başucuna dayıyor, boynuna pembe bir fiyonk, cinsel organına süpürge sopası sokuyor ve sol ayağının dibine bir yeni yıl kartı bırakıyordu.
Yakalanma sebebi de ilginç doğrusu. Yine böyle bir kadını evde sıkıştırıp ellerini ayaklarını bağlamış ve eğer ses çıkarırsa onu öldüreceğini söyleyerek tehdit etmiş. Fakat bir süre sonra onu çözüp özür dilemiş ve oradan kaçmış, kadın polisi aramış ve bu vesileyle de yakalanmış duygusal katilimiz.
De Salvo Boston Canisi Cinayetlerinden değil, Yeşil Adam Tecavüzlerinden yakalandı. Eyalet akıl hastanesinde yatarken arkadaşlarına kadınları nasıl boğduğunu anlatmaya başladığında gerçek anlaşıldı. Ancak Boston Canisi cinayetlerinden ceza almadı. Maharetli avukatı F.Lee Bailey onu cinayet suçlamalarından kurtarmayı başarmıştı. Tecavüzlerden Ömür boyu hapis cezası aldı. Kasım 1973’te bir mahkum tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
Kurbanları:
1. Anna Slesers 55 14th June 1962
2. Mary Mullen 85 28th June 1962
3. Nina Nichols 68 30th June 1962
4. Helen Blake 65 30th June 1962
5. Da Irga 75 19th August 1962
6. Jane Sullivan 67 20th August 1962
7. Sophie Clark 20 5th December 1962
8. Patricia Bissette 23 31st December 1962
9. Mary Brown 69 9th March 1963
10. Beverley Samans 23 6th May 1963
11. Evelyn Corbin 58 8th September 1963
12. Joann Graff 23 23rd November 1963
13.Mary Sullivan 19 4th January 1964

-----------------------------------------------------------------------------------

Albert Fish

Gerçek acının son aşaması olarak gördüğüm ölüm fikrini çok sevdim"
1870 Washington doğumlu seri katildir. Beş yaşındayken babası öldüğünde onu bir yetimhaneye yerleştirdiler. Burada geçirdiği çok sıkıntılı iki yıl onun psikolojisini bozdu. Yedi yaşına geldiğinde annesine teslim ettiler. Ancak korkunç baş ağrıları çekiyordu. Liseyi bitirdikten sonra ülkede yolculuk yapmaya ve ufak tefek işlerde çalışmaya başladı. Bu durum ona suç işlemek için mükemmel bir fırsat sunuyordu.
1910 yılında işkenceler eşliğinde ilk cinayetini işledi. Kendisine kurban olarak kolay hedef olan çocukları seçmişti. 1920 yılına kadar yolculuklarına devam etti ve izini kaybettirdi. Yolculuk yapmaya devam ederken arkasında birçok kurban bırakmış olabilir miydi? Kurbanlarına acı çektirirken aynı zamanda kendisine de işkenceler yapıyordu. Kasıklarına toplu iğneler batırıyordu. 1910 da başlayıp yakalanıncaya kadar cinayet işlemeye devam etti. 1932-1934 arasında kurbanlarına ve kendisine işkenceler ve yamyamlık yaparak işlediği 4 cinayet ona Brooklyn Vampiri ünvanını getirdi. Onun cinayet sayısı kesin bilinmemekle beraber en az 15 olmasından şüphe duyuldu.
Albert Fish e "Amerika’nın Öcüsü" adı verilmiştir ve bununda iyi bir nedeni vardır. Sevimli bir ihtiyar görünümü altına gizlenmiş bu korkunç yamyam tüm ebeveynlerin karabasanıydı: çocukları hoşlarına gidecek bir vaatle kandırarak ortadan kaldıran bir iblis.
Halkın ilgisinin Fish’e dönmesine neden olan suç, 1928 de Grace Budd adında 12 yaşındaki sevimli bir kız çocuğunun kaçırılıp öldürülmesiydi. Ebeveynleri ile arkadaşlık kurmasının ardından Fish, şeytanca bir yalan uydurdu. Yeğeninin doğum günü partisi olduğunu söyledi ve Grace in gitmek isteyip istemediğini sordu. Bir büyükbaba gibi görünen bu ihtiyar adamın bir canavar olduğunu bilmelerine hiç bir imkan olmayan Bay ve Bayan Budd daveti kabul ettiler.

En güzel kıyafetlerini giyen güven dolu küçük kız, Fish ile birlikte yola koyuldu. Fish, onu New York City’nin kuzey banliyölerinden birinde, yakınlarında hiçbir bina olmayan terk edilmiş bir eve götürdü. Burada onu boğdu, vücudunu parçalara ayırdı ve parçaların bir bölümünü kaldığı pansiyona getirdi. Burada kızın "etini" havucu, soğanı ve jambon dilimleriyle tam bir yamyam yahnisi şeklinde pişirdi. Bundan sonraki 9 günü odasından çıkmadan bu iğrenç yemeği yiyip devamlı mastürbasyon yaparak geçirdi.

Sonraki 6 yıl botunca Fish serbest dolaştı, ancak Grace Budd olayını kendi kişisel haçlı seferine dönüştüren William King ismindeki bir New York City dedektifi onu inatla arıyordu. Buna rağmen Fish kaçmayı başarabilirdi; tabii kendi içindeki şeytanlarla başa çıkabilseydi. 1934’te Bayan Budd’a bugüne dek yazılmış en hastalıklı mektuplardan biri olan bir mektup göndermeye kendini mecbur hisseti. Sonuçta King, Fish’i mektup kağıdındaki antetten bulup yakalayabildi.

Fish tutuklandığında yetkililer elerinde tasavvur edilemez sapkınlıkla bir suçlu olduğunu hemen anladılar; bu adam bütün ömrünü acı vererek -- hem kendisine hem de başkalarına -- geçirmiştir. Diğer bir çok seri katil gibi, Fish de bir din manyağıydı ve günahlarının cezası olarak kendisine çok tuhaf işkenceler yapmıştı -- deri kayışlarla ve her yerinden çiviler fırlamış sopalarla kendisini dövmek, kendi dışkısını yemek, kasıklarına dikiş iğneleri sokmak gibi. Yaraladığı ve öldürdüğü çocuklar onun kaçık zihninde Tanrı ya verilen kurbanlardı. Savunma makamı tarafından Fish i muayene etmesi için çağırılan New Yorklu ünlü psikiyatr Dr. Fraderic Wertham, ihtiyar adamın "bilinen her türlü cinsel sapkınlığa" sahip olmasının yanında, bugüne değin kimsenin duymadığı anormallikler taşıdığını belirtmiştir (acayip zevklerinin arasında idrar yoluna gül sapı sokmak da vardı). Hapishanede çekilen leğen bölgesi röntgeninde, mesanesinin etrafındaki alana sokulmuş 29 iğne bulunmuştu.

1935 teki duruşmasında jüri onun deli olduğuna karar vermiş olmasına rağmen yine de elektrikli sandalyede idam edilmesi gerektiğine inandı. İdam kararının açıklanmasından sonra, bu anormal ihtiyarın "Elektrikli sandalyede ölmek ne de büyük bir zevk olacak! Bu tadacağım en büyük zevk olacak -- şimdiye kadar tatmadığım tek zevk" dediği bildirilmiştir.

16 Ocak 1936 da 65 yaşındaki Fish elektrikli sandalyeye gitti -- Sing Sing de idam edilen en yaşlı insandı.

Çok Sevgili Bayan Budd,

1894’te bir arkadasim Steamer Tacoma gemisinde denizci olarak denize açilmisti. San Francisko’dan Hong Kong’a gitmek üzere yola çikmislardi. Limana varinca iki arkadasi ile karaya çikmislar ve çok içip sarhos olmuslar. Döndükleri zaman geminin limandan ayrildigini görmüsler. Bu sirada orada kitlik hüküm sürmekteymis. Etin kilosu 2-6 dolar arasindaymis. Çok fakir olanlar arasinda açlik sikintisi o kadar büyükmüs ki digerlerinin açliktan ölmesini önlemek amaciyla 12 yasindan küçük tüm çocuklar, et olarak pazarlanmalari için kasaplara satiliyorlarmis. Herhangi bir kasaba gidip pirzola, biftek, kusbasi isteyebilirmissiniz. Çiplak bir çocuk vücudunun bir kismi önünüze getirilir ve istediginiz parçalari kestirebilirmissiniz. Bir kizin veya oglanin kalça kismi, en lezzetli bölümmüs ve dana kotlet olarak satilan en pahali etmis. John orada çok uzun kalmis ve insan etine karsi bir düskünlügü olusmus. New York’a dönünce biri 7 digeri 11 yasinda iki oglan çocugu çalmis. Onlari evine götürüp soymus ve bir dolaba kapamis. Sonra tüm giysilerini yakmis. Her gün etlerinin iyi ve yumusak olmasi için onlara iskence yapip dövmüs. Önce 11 yasindaki oglani öldürmüs, çünkü onun poposu daha tombul ve tabi ki daha etliymis. Kafasi, kemikleri ve bagirsaklarindan baska vücudunun her bir parçasini pisirip yemis. Firinda pisirmis (tüm popsunu), haslamis, kizartmis ve kusbasi yapmis. Küçük oglana da ayni seyleri yapmis. Ben o zamanlar 409 Dogu 100. Sokak’ta oturuyordum. Bana insan etinin çok lezzetli oldugunu o kadar sik söylemisti ki ben de tatmayi aklima koydum. 3 Haziran 1928 Pazar günü sizin 406 Bati 15. Sokak’taki evinize geldim, peynir ve çilek getirdim. Öglen yemegini birlikte yedik. Grace, kucagima oturdu ve beni öptü. Onu yemeyi aklima koydum. Onu bir partiye götürecegimi söyledim. Siz de evet gidebilir dediniz. Onu Westchester’da daha önce gözüme kestirdigim bos bir eve götürdüm. Oraya vardigimizda ona disarida beklemesini söyledim. Kir çiçekleri toplamaya basladi. Yukari çiktim ve tüm giysilerimi çikardim. Çikarmasaydim üzerlerine kanin bulasacagini biliyordum. Her sey hazir olunca, pencereden onu çagirdim. O odaya girinceye kadar bir dolapta saklandim. Beni çiplak görünce aglamaya basladi ve merdivenlerden inmeye çalisti. Onu yakaladim ve o da bana annesine sikayet edecegini söyledi. Önce onu tamamen soydum. Nasil da tekmeledi, isirdi ve tirnakladi. Bogazini sikarak onu öldürdüm ve sonra da etlerini odama götürebilmek için ufak parçalara böldüm. Pisirdim ve yedim. Firinda pisen küçük poposu öylesine yumusak ve tatliydi ki. Tüm vücudunu yemem dokuz gün sürdü. Ona tecavüz etmedim, ama istesem bunu yapabilirdim. Bir bakire olarak öldü.




------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


CARL PANZRAM
Keske tüm insanligin tek bir boynu olsaydi ve o da benim elimde olsaydi"
“Bütün bunlarin hiçbiri için en ufak bir pismanlik ve üzüntü duymuyorum”
“Biraz düsünmek için bir kenara oturmustum. Orada otururken 11 ya da 12 yasinda bir çocuk geldi. Bir seyler ariyordu. Buldu da. Onu birkaç yüz metre uzaklikta bir tas ocagina götürdüm. Onu orada biraktim, ama önce tecavüz ettim, sonra da öldürdüm. Onu biraktigim sirada beyni kulaklarindan çikiyordu ve asla bundan daha ölü olamazdi.”

1920’lerin sonlarindaki son hapis cezasi sirasinda, isledigi 21 cinayeti, sayisiz agir suçu ve binden fazla fiili Livatayi itiraf etmistir.
Ilk cezasini sarhosluk ve asayisi bozmasi sebebiyle 8 yasindayken aldi. 11 yasindayken bir dizi hirsizlik nedeniyle Islahevine konuldu. Burada geçirdigi süre içinde binalardan birini yakarak, Yüzbin dolarlik bir hasara sebebiyet verdi. 1904 yilinda 13 yasindayken suç islemek hakkinda genis bilgi birikimine sahip olarak buradan çikti.
Annesinin gözetimi altinda kalmasi sartiyla saliverilmisti. Ancak o bu duruma uzun süre katlanamadi ve evden kaçti. Bir trenin vagonunda dört iri yari serserinin toplu tecavüzüne ugradi. Bu olay ona yeni bir sey ögretmisti. Güç ve kudret her seyi dogru kilar.
16 yasindayken Orduya katildi. Ancak askeri disiplin ona göre degildi. Askeri Mahkemeye verildi ve 3 yila mahkum oldu.
Serbest birakilmasindan sonra son derece vahsi ve çarpici Suç Kariyerine baslangiç yapti. Dünya turuna çikti. Avrupa, Afrika, Güney Amerika’yi dolastiktan sonra tekrar ABD’ye döndü. Ardinda bir sürü ceset birakmisti.
1920’de Panzaram, en kötü söhretli suçunu isledi. Çok karli bir hirsizliktan sonra bir yat satin aldi ve bedava kaçak içki vaadiyle 10 gemiciyi kandirdi. Gemiciler kör kütük sarhos olunca Panzaram hepsine tecavüz etti ve baslarina birer kursun sikarak cesetlerini denize atti.
Bu olaydan sonra bir ticaret gemisinde tayfa olarak bati Afrika’ya gitti. Timsah avlamak için 8 yerli hamal kiraladi. Afrikalilari öldürüp tecavüz ettikten sonra onlari Timsahlara yedirdi.
1928 yilinda Amerika’ya döndü, Washington civarinda yaptigi bir dizi hirsizlik olayi nedeniyle tutuklandi ve 20 yil hapse mahkum oldu. Hapishaneye girdiginde, “Beni burada ilk rahatsiz eden adami öldürürüm.”demisti. Bir yil sonra da dedigini çamasirhanenin ustabasinin kafasini parçalayarak yapti. Bu suçtan dolayi Ölüm Cezasina çarptirildi. 5 Eylül 1930 tarihinde asilarak idam edildi.
Panzaram ölüme bile dilinde küfürle gitmistir. Cellat ilmigi hazirlarken “Çabuk ol Hortumcu piçi, sen aptalca ortalikta dolasirken, ben simdiye kadar bir düzine adami asmistim.” Demistir.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------



 CARY STAYNER
Yosemita Katili olarak bilinir. Yosemite’da bulunan Naturist Ulusal Parkta ve yakinlarinda toplam 4 kadini öldürmüstür.

Kurbanlari:

Joie Ruth Armstrong,
Carole Sund
Juli Sund
Silvina Pelossa

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


  CHARLES MANSON VE AILESI
“Bana tepeden bakarsaniz, bir aptal görürsünüz. Bana asagidan bakarsaniz, tanrinizi görürsünüz. Bana tam karsimdan bakarsaniz, kendinizi görürsünüz”(Charles Manson)

“Vay be, hakikaten uçtum.”
(Manson ailesinin üyesi Susan Atkins, Sharon Tate’in ellerine bulasan kanini yaladiktan sonra bu sözü söylemistir)

Manson, cani manyaklar arasinda en özel olanidir. Ona daimi kötü ününü kazandiran cinayetler – 1960’larin en sok edici olan 1969 Tate-LaBianca cinayetleri – aslinda baskalari tarafindan islenmisti; kendisi ala bir silah ateslememis veya biçak kullanmamistir. Fakat onun karanlik cazibesinin kaynagi tam olarak budur: köle gibi kendisini takip eden ve onun en kanli emirlerini yerine getirmeye hazir olan müritleri üzerindeki etkisi. Esasinda Manson bazi büyülü sözler söyleyen zeki bir dolandiricidan daha fazlasi olmamasina ragmen, kendisini seytani bir Mesih, habis bir mürsit yapmisti; o, baris, ask ve çiçeklerin gücü vaazlariyla baslayip Rosemary nin Bebegi, Seytan ve “Sympathy for the Devil” gibi satanist fantezilerle sona eren bir dönemin en karanlik güdülerinin vücut bulmus haliydi.

Ahlaksiz bir annenin gayri mesru ogluydu. Söylendigine göre, annesi bir defasinda onu bir sürahi bira ile degis tokus etmeye çalismisti. Manson’in terk edilmeler, dayak ve istismarla dolu karabasan gibi bir çocuklugu olmustu. Gençligi de sonu gelmez bir suç tutuklanma, hapis ve kaçis döngüsüydü. (“Isin dogrusu su ki,” demisti Manson kendini tahlil ettigi nadir anlardan birinde, “ben yakalanmadan bir sey çalmayi beceremeyen salak bir hirsizdan baska bir sey olamadim.”) 18 yasindayken kogus arkadaslarindan birine biçak tehdidiyle livata uyguladigindan, federal islah evinde kendine bir yer edindi. 1954’te sartli tahliye edilmesinden sonraki 13 yili sahte çek vermekten, kadin saticiligina kadar muhtelif suçlardan degisik hapishanelere girip çikarak geçirdi. 1967 de serbest birakildiginda – tüm itirazlarina ragmen – 33 yasindaki Manson, hayatinin büyük bir bölümünü demir parmakliklar arkasinda geçirmisti.

Ask Yazi diye anilan dönemin en cafcafli zamaninda, karsit kültürün coskunlugunun doruk noktasina vardigi günlerde serbest kaldi. San Francisco’nun Haight-Ashbury bölgesinde – hippiligin anavatani – Manson, uyusturucuyu, özgür seksi ve dönemin büyüsünü kesfetmisti. Çok geçmeden mesum karizmasi, serserilerden ve kaybedenlerden olusan bir “aileyi” etrafina toplamasini saglamisti.

Los Angeles’in disindaki tozlu bir çiftlikte müritleriyle beraber yasayan Manson, kismen – diger tüm etkilerin yani sira – bu güne dek kaydedilmis en ilimli ve mizahi rock n roll albümlerinden biri olan Beatles’in White Albüm ünden esinlenerek çok tuhaf bir kiyamet teorisi gelistirmistir. Özellikle “Helter Shelter” adli sarkiyi (bir lunaparkta çocuklarin bir alete binislerini anlatan bir sarkidir) siyahlarin ayaklanip tüm beyazlari öldürecekleri, yalnizca Manson ve onun az sayidaki seçilmis müridinin geri kalacagi ( çünkü Manson ve taraftarlari dünyanin hakimi olacaklardir) bir irk savasinin habercisi olarak yorumlamistir. Manson savasi kiskirtmak için bazi önde gelen beyazlari suçun siyah devrimcilere yikilabilecegi bir sekilde öldürmeleri için müritlerini sapikça bir göreve gönderdi. 9 Agustos 1969 da Manson’in “ailesinden” 5 kisi, yönetmen Roman Polanski’nin evine girip hamile karisi aktris Sharon Tate ile birlikte 4 kisiyi daha vahsice öldürdüler. Ayrilmadan önce kurbanlarinin kanlariyla duvara kiskirtici yazilar yazdilar. Ertesi gece, Manson, “sürüngenleri”ne bizzat öncülük etti ve LaBianca soyadli bir çifti ayni sekilde öldürüp parçaladilar.

Cinayetler, Los Angeles bölgesinde panik yaratti ve tüm ulusu sok dalgalari sardi. Manson, en sonunda, olaylarla hiç ilgisi olmayan bir suçtan ötürü hapse düsen kadin taraftarlarindan birisinin hücre arkadasina isledikleri cinayetleri ögünerek anlatmasi sonucu tutuklandi.

Manson, 1970 teki durusmasini bir sirke dönüstürmüstür, ancak jüri hiç de eglenmemistir. Yakalandiktan sonra mahkemeye alnina büyük bir 'x' kaziyarak çikmistir. Kendisi ve 4 taraftari gaz odasina mahkum edildiler, fakat California Yüksek Mahkemesi idam cezasini kaldirinca, cezalari ömür boyu hapse çevrildi.

Berbat bir çocukluk geçirmistir. Annesi fahiseydi. Amcasi kendisini etekle okula yollar ve "Bir gün sen de erkek gibi olup kavga etmeyi ögreneceksin" dermis. Daha 9 yasinda hirsizliga baslamistir. Uzun sure hapse girip cikmis, hiç bir olayi olmayan bir serseriydi. Hippilerin ortamlarina girip gitar çalmaya basladi. Oradaki çocuklardan ailesini olusturmaya basladi.

Sharon Tate cinayeti, aileden Susan Atkins adli kizin itirafiyla aydinlandi. Kisa sure sonra da Manson tutuklandi.

Bu kadar unlu olmasinin nedeni kurbanlarinin kimlikleridir. Ayrica diger seri katillerden farkli olarak bir inanis yaratmasi da bir nedendir. (Helter Skelter saçmaligiyla kandirmis insanlari, siyahlar ayaklanacak tüm beyazlari öldürecek sadece Manson Ailesi kurtulacak)

Hala yattigi cezaevine dünyanin her yerinden özellikle gençler tarafindan binlerce mektup geliyor.

Bir ara gazetecilerden birinin "Büyük bir hayran kitleniz var hapisten çikmanizi heyecanla bekliyorlar" yorumuna, "Burada yemekler harika ayrica kitabim ve gelen mektuplarimla ugrasiyorum, pek heyecanlanmasinlar, Amerika ilk kez iyi bir sey yapiyor bana " seklinde cevap vermistir.

Charles Manson kurdugu tarikati Robert Heinlein'in yazdigi Yaban Diyardaki Yabanci romanindaki yapilanmaya dayandirir. Hatta müritlerinden birinin oglunun adi Valentine Michael Smith'tir.
Genç güzel kizlardan kurulu haremiyle seri cinayetlere kalkisan komun sahibi kisi. Kizlarin mahkemeye çikmadan önce koridorlarda kendilerinden geçerek sarki söyledikleri görüntüler insani ürpertir. Bunlardan bazilari hala Charles Manson'in peygamber olduguna inanirken Susan Atkins gibi kimileri kendini Hristiyanliga adayip kitaplar dahi yazmistir. Içlerinden Linda Kasabian'in Türk kökenleri oldugu bilinir.

Çete Üyeleri:
Sharon Tate
Vincent Bugliosi
Susan Atkins
Pat Krenwinkel
Catherine Share
Paul Watkins
Kitty Lutesinger
Abigail Folger

Kurbanlari:
6/8/69 Gary Hinman
8/8/69 Steven Earl Parent
8/8/69 Voytek Frykowski
8/8/69 Abigail Folger
8/8/69 Jay Sebring
8/8/69 Sharon Tate
9/8/69 Leno LaBianca
9/8/69 Rosemary LaBianca
25-26/8/69 Shorty Shea

Milyonlarca gencin hayrani oldugu Axl Rose, bir Manson hayranidir ve Spaghetti Incident albümünde siirini kullanmistir. Bu yüzden mahkemelerde süründürülmüs kurbanlarin ailelerine tazminat ödemek zorunda kalmistir. Ayrıca Türkiye konserinde üzerinde Manson T-Shirtleriyle de gezindigi gözden kaçmamalidir.

Charles Manson'un Hz. Isa oldugunu zanneden çete üyesi, ömür boyu hapse mahkum Leslie Van Houten 1969 yilinda 19 yasindayken 2 kisiyi tabanca ile öldürmüs. Tutuklandiktan 33 yil sonra (28.06.2002) tahliye talebinde bulunmus. Amerikan adli makamlari basvuruyu reddetmistir. 


---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------



  DAVID BERKOWITZ

“Ben Sam’in ogluyum. Küçük bir veledim.”

“Onlari incitmek istemedim. Onlari sadece öldürmek istedim”
Dehset, 29 Temmuz 1976’da Bronx’ta iki genç kadin bir arabanin içinde vurulmus olarak bulununca basladi. Arabalarin içindeki genç çiftler ve genelde sevgililer hedef olarak seçilmekteydi. Bir seferinde evlerinin önünde merdivenlerde oturan iki genç kadini öldürdü. Bir defasinda da okuldan eve gitmekte olan genç bir kadini vurdu. Kadin dehset içinde elindeki kitapla yüzünü kapatti. Katil ates etti ve önce kitap parçalandi, sonra kadinin kafasi. Bu saldirilar sona erdiginde New York’lu 6 genç ölmüs, 7 genç ise agir yaralanmisti.

New York’un eglence aleminin en hareketli yillariydi. Insanlar, apartman topuklu ayakkabilar, bol elbiseler giyiyor, küçük aynalardan yapilmis bir küre tavanda dönerken Be Gees müziginde dans ediyorlar ve bu muhtesem sehrin gecelerinin tadini çikariyorlardi. 1976-1977 yillarinda elinde bir 44’lügü olan biri sokaklarda dolasip insanlari öldürmeye baslayinca herkesin tadi kaçti. Ve ona ‘44 Kalibrelik Katil’ adini taktilar.

13 ay boyunca New York u dehsete düsüren dengesiz katil. Temmuz 1976 - Mart 1977 arasinda faaliyet göstermistir. Ufak tefek olup paranoyak ve sizofrendir. Mahkeme akli dengesinin yerinde olduguna karar verip 365 yil hapse mahkum etmistir.

Yine çifte cinayetin islendigi bir mekanda polis, uzun ve saçmaliklarla dolu bir not buldu. “Ben Sam’in ogluyum. Küçük bir veledim.” O andan itibaren bu acayip lakabiyla anilmaya baslandi.

13 ay boyunca Sehir korkunun pençesinde kivranirken polis herhangi bir sey bulamadi. Olayin çözülmesi 35 dolarlik bir park cezasi sayesinde gerçeklesti. Bir çift vuruldugu zaman bir tanik olay yerinden bir aracin uzaklastigini görmüstü. Önemli olan ise bu araca park cezasi kesilmis olmasiydi. Bilgisayar kayitlarindan Yonkers’ta yasayan tombul suratli bir posta hane görevlisi olan David Berkowitz oldugu tespit edildi.

Adami yakaladiklarinda arabasinin bagajinda bir cephanelik buldular. Sam’in Oglu bir katliam planliyordu. Long Island’da bir diskoya intihar saldirisi yapacakti.

Tutuklandiktan sonra Berkowitz, Sam’in Oglunu söyle açikliyordu; bahse konu Sam, komsusu olan Sam Carr isminde biriydi ve ona göre aslinda Büyük Seytan’di. Öldürme emirlerini Labrador cinsi köpegiyle gönderiyordu.
En az öyküsü kadar anormal olan Berkowitz, mahkemece akli yeterlilige sahip bulundu ve 300 yil hapis cezasina çarptirildi.

Hapishanede yakin zamanda dine yöneldi. Halen hapishaneden televizyon vaizligi yapiyor, Incil hakkinda vaazlar veriyor.
2002 yilinda sartli tahliye basvurusu mahkemece reddedildi.

60'lara damgasini vuran seri katil Charles Manson ise, 70'lerin ki de David Berkowitz'dir aslinda. Oysaki kendisi uzunca bir süre hak ettigi ilgiden yoksun kalmistir ve alt kültürde biraktigi derin iz ancak '90 sonlari gibi yüzeye çikmaya baslamistir.
SUMMER OF SAM gibi filmlerle. Sevimli, tombul ve sürekli gülümseyen bir yüzü vardir. Ama cinayet islerken de gülen bu sevimli yüze fazla güvenmemek gerekir.

Kurbanlarindan Bazilari;
29 July 1976 Donna Lauria (18) Jody Valenti (19)
23 October 1976 Carl Denaro (20)
26 November 1976 Donna DeMasi (16) Joanne Lomino (18)
30 January 1977 Christine Freund (26) John Diel
8 Mar 1977 - Virginia Voskerichian (19)
17 Apr 1977 - Alexander Esau (20), and Valentina Suriani, (18)
31 July 1977 - Stacy Moskowitz (20)




---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


DENNİS NİLSEN

“Hep durmak istedim, ama yapamadım. Başka bir heyecan veya mutluluk kaynağım yoktu.”
“Ölümlere sebep olan rüyalar üretiyordum. Benim suçum buydu“

İngiliz seri katil. Britanyalı Jeffrey Dahmer olarak ta bilinen Nilsen 15 genç erkeğin öldürülmesinden suçlu bulunmuştur. Temel olarak bakıldığında standart seri katil profiline hiç uymuyordu. Çocukken hayvanlara işkence edilmesinden hoşlanmazdı. Daha sonra işgücü hizmetleri komisyonu için çalışarak kendisini zor durumda olanlara yardım etmeye adamıştı. Cinayetleri de incelendiğinde öfke ve nefretten ziyade tuhaf bir sevgiden kaynaklandığı görülmektedir.
Baba alkolik olmak üzere sürekli kavga eden iki ebeveynin meyvesi, Dennis. Travmatik çocukluğuna karşın otuzlu yaşlarının ortalarına değin cinayete bulaşmamıştır. Çevresindeki insanlar tarafından mazbut ve mazlum bir adam olarak tanınmaktadır.
Dennis formatif yıllarında travma üstüne travma yaşamış, bir nevi yaşayan hilkat garibesi olmuştur. Beş altı yaşlarında büyükbabası elinde ölmüş, çocukken tanımadığı bir adam tecavüz bile diyemeyeceğimiz tuhaf, anlamsız bir eylemde bulunmuş, midesine oturup mastürbasyon yaparak yüzüne boşalmıştır.
Askerlik hayatı sırasında bir ara kasap olarak çalışan Nilsen bu mesleğini daha sonraki yıllarda farklı alanlarda da kullanmıştır. Sürekli ayna karşısında ölü olduğunu hayal ederek veya daha ileri gidip vücuduna pudra ve boya sürüp öldürülmüş bir ceset görüntüsü ile mastürbasyon yapardı.
1972 yılında 18 yaşında bir askerle yaşadığı kısa bir cinsel ilişki sırasında ölü taklidi yaparken filmlerini çekmişti.
Aynı yıl ordudan ayrıldı ve Londra polis teşkilatına girdi. Ancak burada bir yıldan fazla kalamadı. Devlete bağlı bir iş bulma kurumunda çalışmaya başladı.
1978 Noel’inden birkaç gün sonra öldürmeye başladı.
Barda tanıştığı bir adamla eve gitti. Onunla ilişkiye girdi. Adam sabah gitmek isteyince Dennis onun kafasına bir şey ile vurup sersemletmişti, salonun ortasında su dolu bir kovanın içine adamın kafasını sokup boğdu. Salondaki parkeleri kaldırıp cesedi oraya gömdü. 2 gün sonra cesedi tekrar dışarı çıkarıp, küvette yıkayıp temizledikten sonra ona bakarak mastürbasyon yaptı. Vücuduna boşaldı ve onu bir süre evin çeşitli yerlerinde sakladı.
Sonraki 3 yıl boyunca 11 kişiyi bu şekilde öldürerek aynı sapık ayinleri tekrarladı. Ancak evde biriken cesetler sorun yaratmaya başlamıştı. Nilsen bununla baş edebilmek için iğrenç yollar deniyordu. Başlangıçta cesetleri dolaplara, parkenin altına ve kömürlüğe sakladı. Ancak bir müddet sonra onları parçalayıp bahçede yakmak zorunda kaldı. Kötü kokuları bastırmak için kamyon lastikleri de yaktı.
1981’de Nilsen başka bir daireye taşındı. Burada 3 genç adamı daha öldürdü. Cesetleri ise küçük parçalara bölüp tuvalete atıyor ve sifonu çekiyordu. Kafasındaki etleri sıyırmak için büyük bir tencerede haşlıyordu. Bu yok etme biçimi onun başına dert olacaktı. Binanın tuvalet boruları tıkanınca tamirci çağırıldı ve boruları insan kemikleri ve çürümüş et parçalarının tıkadığı ortaya çıktı.
Çok kötü kokan dairenin içinde polis, insan uzuvları ve parçalanmış cesetler buldu. Dennis Nilsen kendiliğinden 15 kişiyi öldürdüğünü itiraf etti ve her şeyi anlattı.
Öldürdüğü erkeklerin cesetlerini hemen yok etmemiş büyük bir özenle yıkamış, temizlemiş ve saklamıştır. Bu saklama süreci içerisinde bu cesetlere bakarak mastürbasyon eylemi de devam etmiştir. Dennis öldürdüğü erkekleri yıkayıp sterilize ediyor, bir miktar mumyalayıp onlarla yaşıyor. Ama yaşamadıklarını elbette bilerek. Daha önce dediğim gibi, Dennis arzu ettiğimiz kadar şizofren değil.
1983`te biten mahkeme sonrasında ömür boyu hapse mahkum olmuştur.
Dennis kendini izole ettiği kabuğunda yaşamış otuzlarına kadar, Üvey babasıyla dahi iyi geçinerek.
Dennis eşcinsel. İlk cinayeti yattığı bir adam. Ne bu cinayette ne de diğerlerinde soğukkanlılığını yitirmiyor Dennis.
Genellikle kravatla boğuyor, ya da lavaboda boğuyor.
Dennis'in arabası yok, yani cesetleri evden salimen tahliye etme şansı da yok. Bu yüzden mabedi olan evi mezarlığı da oluyor.
Ama dennis asosyal işte, dünyadan bihaber. Sevgililerini bulduğu gay barlardan, gazetesini okuduğu parklardan başka gittiği bir yer yok.


----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 DR. HENRY HOWARD HOLMES

“Ben içimdeki kötülükle doğdum. Katil olduğum gerçeğinin önüne geçemiyordum; tıpkı bir ozanın ilhamını bastıramayıp şarkı söylemesi gibi.. Dünyaya gözlerimi açtığım yatağın yanında şeytan benim arkadaşım olarak beklemekteydi ve o günden beri benimle beraber.”

Kendisine Dr.H.H.Holmes diyen bu adamın Amerikan suç tarihinde önemli bir yeri vardır. Belgelenen ilk seri katildir. Asıl adının Herman Mudgett olduğu, Mew Hampsire’de küçük bir köyde doğduğu, diğer sosyopatlar gibi çocukluğunda küçük canlılar üzerinde deneyler yapmaktan zevk aldığı bilinmektedir.

Yirmili yaşlarında tanıdığı genç bir kadınla evlendi. Bir yıl sonra onu terk etti. Vermont’da bir yıl üniversiteye devam ettikten sonra, Ann Arbo’daki Michigan üniversitesinden 1884 yılında Doktor olarak mezun oldu. Bu süre içinde iyi bir dolandırıcı olmuş ve sigorta şirketlerinden binlerce dolar tokatlamayı başarmıştı. Yöntemi basitti. Hayali bir kişi için bir sigorta poliçesi alıyor, ardından bir ceset ele geçiriyor ve cesedin poliçe sahibi olduğunu söyleyerek parayı alıyordu.

1886’da Chicago’da yeni bir adla ortaya çıktı. Henry Howard Holmes. Zenginlerin yaşadığı bir semt olan Englewood’da eczacı olarak çalışmaya başladı. Eczanenin sahibi yaşlı bir dul kadındır. Birkaç ay sonra eczanesini Holmes’e bırakarak anlaşılmaz bir şekilde ortadan kaybolmuştur.

Çok başarılı bir dolandırıcı olduğundan, para bulmakta hiç zorlanmadı. Eczanenin karşısındaki boş arsada muhteşem bir ev yaptırdı ve adını “Şato” koydu. Evde gizli koridorlar, gizli merdivenler, sahte duvarlar, saklı platformlar ve kapılarla bir birlerine bağlı olan onlarca oda vardı. Odaların bazıları asbest duvarlı ses geçirmez duvarlara sahipti ve bodrumdaki büyük bir tanka bağlı gaz boruları döşenmişti. Ofisindeki bir kontrol panelinden bu odalara boğucu gaz göndermesi mümkündü. Bodrumda tam teçhizatlı bir Kadavra Laboratuarı bulunuyordu.

Bu korku evinin koridorlarında kaybolan insan sayısı bilinmemektedir. Bunların arasında Holmes’in sinsi cazibesine kanan çok sayıda saf genç kız da vardı.

1893’te Chigago fuarı sırasında fuara gelen turistlere oda kiralamış ve bu insanları bir daha gören olmamıştır. Bu dönemde kaliteli anatomik örneklere ihtiyaç duyan üniversiteler Holmes’ten düzenli olarak iskelet satın aldılar ve hiç soru sormadılar.

En sonunda suç ortaklarından biri olan Ben Ptiezel’in öldürülmesi ile ilgili tutuklandı. Holmes Ptiezel’in cesedini en sevdiği iş olan sigorta dolandırıcılığında kullanmak istedi. Ancak zeki müfettişler tarafından yakalandı. Zamanının en sansasyonel duruşmasından sonra 27 cinayet işlediğini itiraf etti. ‘İblis Holmes’ olarak nam saldı. 7 Mayıs 1896’da PhiledelPhia’da asılarak idam edildi.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


 EDMUND KEMPER
“Yalnizca büyükannemi öldürmenin nasil bir his oldugunu merak ettim”

1963 Agustos’unda Edmud Kemper 15 yasindayken, büyükannesinin arkasina geçti ve büyük bir rahatlikla onu basinin arkasindan vurdu. Emin olmak için onu birkaç kez de biçakladiktan sonra sakince büyükbabasinin isten dönmesini bekledi ve sonra da onu vurdu. Nedeni? Polise yaptigi açiklama, “Yalnizca büyükannemi öldürmenin nasil bir his oldugunu merak ettim” Seklindeydi.

Geriye dönüp bakildiginda, bu öldürücü hislerin patlamasi çok sasirtici görünmemektedir. Çocuk yaslarindan itibaren Kemper, annesinin iyimser bir ifadeyle söyledigi üzere “Tam anlamiyla tuhafti.” Çocukken en sevdigi oyunlardan biri, gaz odasinda boguluyormus rolü oynamakti. Kiz kardesinin bebeklerinin kollarini ve bacaklarini kesmekten de büyük zevk alirdi.

10 yasina geldigi zaman, bir kediyi palayla parçalayip ayirdigi parçalari gardirobuna koyarak hayvanlara iskence yapmaya bayiliyordu. Baska bir kediyi de canli canli gömmüs, ardindan –cesedi tekrar çikardiktan sonra –basini kesip onu magrur bir sekilde yatak odasinda sergilemistir.

Büyükannesini ve büyükbabasini öldürmesinden sonra akli dengesinin yerinde olmadigina karar verilen Kemper, 1963’te maksimum güvenlikli bir akil hastanesine kapatildi. Yalnizca 6 yil sonra saliverildi. Fiziksel olarak çok çarpici bir degisiklige ugramisti. Artik boyu 2.05, kilosu 150 olan bir insan azmaniydi. Ancak psikolojik olarak, eskisi gibiydi. Nekrofili fantezileriyle dolu, sadist bir psikopat.

Akil hastanesinden çiktiktan iki yil sonra Kemper, iki üniversiteli otostopçu kizi arabasina aldi ve onlari issiz bir yere götürüp biçaklayarak öldürdü. Cesetlerini gizlice eve getirdi ve birkaç saat “ödülleriyle” eglendi. Fotograflarini çekti, parçaladi ve iç organlariyla seks yapti. Sonunda vücut parçalarini torbalayip gömdü ve kesik baslari da bir çukura atti.
Dört ay sonra baska bir otostopçu genç kizi kaçirdi, onu bogdu, cesedine tecavüz etti, sonra da daha fazla eglenip oyunlar oynayabilmek için cesedini eve getirdi. Ayni süreç, hepsi de otostop yapan ögrenciler olan 3 kadin kurbanla daha tekrarlanacakti. Kemper öldürmekten açikça zevk aliyor olsa da, onu en çok tatmin eden, kurbanlarini öldürdükten sonra gerçeklestirdigi sapikliklardi. Bütün kadinlarin basini kesmis ve bassiz vücutlariyla seks yapmisti. Ayrica vücutlari parçalayip, bazi “hatiralar” almayi seviyordu. En az iki vakada kurbanlarinin etini yemisti. Bacak etlerini kesip firin makarnasi içinde pisirmisti.

1973 yilinin Ocak ayi itibariyle Santa Cruzlu yetkililer “ögrenci katili” adi verilen bir seri katilin serbest dolastigini itiraf etmislerdi, fakat asla yerel polis teskilatindan bir çok arkadas edinen Kemper’den süphelenmediler. Birkaç ay sonra paskalya tatili sirasinda, Kemper, anne katili oldu; uyuyan annesinin basini çekiçle ezdi ve sonra da kesti. Bassiz vücuda tecavüz ettikten sonra çöp ögütücüsüne atti. Polise daha sonra “yillar boyu bana o kadar çok bagirip çagirdi ve hakaret etti ki bence bu yaptigim çok dogruydu” demistir. Bunlarin ardindan annesinin en iyi arkadasina telefon ederek onu aksam yemegine davet etti. Kadincagiz geldiginde, onun kafasini bir tuglayla ezdi ve cesedi üzerinde alisildik eylemlerini tekrarladi.

Paskalya yortusunun o Pazar sabahinda, Kemper bir arabaya atladi ve doguya dogru yola çikti. Colorado’ya gelince, Santa Cruz polis teskilatindaki arkadaslarina telefon edip itirafta bulundu. 8 cinayetten hüküm giyen Kemper’a kendisine hangi cezanin verilmesinin uygun olacagi soruldu. Kulaga makul gelen cevabi,”Iskence ile ölüm” olmustu. Onun yerine, ömür boyu hapis cezasina çarptirildi.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------



 EDWARD GEIN (ED GEİN)


08/27/1906-07/26/1984

“Bana doğru gelen güzel bir kız görünce iki şey düşünürüm.
Bir yanım onunla çıkmak ona gerçekten iyi hoş davranmak gerektiği gibi davranmak ister.
Öteki yanım mızrağın ucuna geçirilmiş kafasının nasıl görüneceğini.”

Bir seri katil, belirli bir süre içinde en az 3 kişiyi öldüren biri olarak tanımlanıyorsa, bu durumda -- tanıma tam bağlı kalacak olursak – Edward Gein bir seri katil değildir; çünkü görünüşe göre yalnızca iki kadını öldürmüştür. Ancak işlediği suçlar o kadar sıra dışı ve tüyler ürperticiydi ki Amerika’yı neredeyse kırk yıldır etkisi altında tutmuştur.

Gein, sürekli olarak kendi cinsiyetinin günah dolu doğasını anlatıp duran, aşırı mutaassıp, hükmedici bir anne tarafından yetiştirilmişti. 1945’te öldüğü zamanı Ed tüm hayatını korkunç bir baskıyla yönlendiren bu kadının hala duygusal olarak esiri olan 39 yaşında bir bekardı. Annesinin odasının pencerelerine tahtalar çakan Gein, orayı sanki mabetmiş gibi muhafız etti. Ancak evin geri kalan bölümler kısa zamanda çılgın bir adamın sapkınlıklarla dolu mezbahasına dönüştü.

Gein, komşular için birkaç ufak iş yaparak geçimini sağlamadığı zamanlardaki yalnız saatlerini dergilerdeki cinsiyet değiştirme ameliyatları, güney denizlerindeki kafa avcıları ve Nazi zulmünü anlatan yazıları okuyarak geçiriyordu. Onun kendi canavarlığı annesinin ölümünden birkaç yıl sonra başladı. Ümitsiz yalnızlığının ve ilerleyen psikozunun onu itmesiyle etrafındaki mezarlıklara giderek, oradan arta yaşlı kadınların cesetlerini çıkarıp uzaktaki çiftlik evine başladı. 1954’te Mary Hogan adında yerel bir bar sahibini vurup kadının 90 kiloluk vücudunu eve taşıyarak ölü sevicilik faaliyetlerini cinayetle tamamladı. 3 yıl sonra, 1957 yılı av mevsiminin başladığı ilk gün köydeki nalbur dükkanının sahibi olan 58 yaşındaki bir kadını öldürdü.

Şüpheler hemen son birkaç gündür dükkanın çevresinde dolanan Gein’in üzerinde yoğunlaştı. Mutfağına girdikleri zaman, polisler kurbanın başı kesilmiş, içi boşaltılmış bedenini aynı bir av hayvanı gibi çatı kirişine baş aşağı asılmış şekilde buldular. Evin içine giren dedektifler kelimelerle anlatılamayacak korkunçlukta eşyalar buldular. İnsan derisi ile kaplanmış sandalyeler, kafataslarından yapılmış çorba kaseleri, kadın cinsel organlarıyla dolu bir ayakkabı kutusu, içi gazete kağıtlarıyla doldurulmuş ve duvara av hayvanlarının başları gibi asılmış insan yüzleri ve bir kadının vücudunun üst kısmından yapılmış, göğüsleri olan bir yelek. Gein daha sonra bu yeleği ve insan derisinden yapılmış giysileri giyerek kendini annesi yerine koyduğunu itiraf etmiştir.

Bu tüyler ürpertici keşif Eisenhower dönemi Amerika’sında şok dalgaları yarattı. Wisconsin de Gein hemen yerel kültürün bir parçası haline geldi. Tutuklanmasından birkaç hafta sonra “Gein fıkraları” diye adlandırılan ölümle ilgili şakalar eyalet çapında moda oldu. Aralık 1957 de hem Life hem de Time dergileri onun “dehşet evi” hakkında makaleler yayınlayınca tüm ülke Gein hakkında her şeyi öğrenmiş oldu.

Bir akıl hastanesinde 10 yıl yatmasının ardından Gein in duruşmaya çıkabileceğine karar verildi. Suçlu bulundu, ancak akli yetersizliğine kanaat getirildiğinden hayatının geri kalanını geçirmek üzere tekrar akıl hastanesine yatırıldı ve 1984’te kanserden öldü.

Evinde bulunan insan parçalarını mezarlıktan çaldığını söylemiştir ve açılan mezarlarda gerçekten de Ed Gein'in evinde bulunan parçaların eksik olduğu fark edilmiştir, abisi Henry Gein'i de öldürdüğü iddia edilir. Teoriye göre annesiyle olan sağlıksız ilişkisi yüzünden endişe duyan Henry, Ed'e annesini kötülemiştir. Annesinin kötülenmesini kabul edemeyen Ed, çiftliklerinin yakınındaki bir yangını söndürmeye çalışırken abisini başına sert bir şeyle vurarak öldürmüştür. Ed'in iddiasına göre yangını söndürmeye çalışırken ayrılmışlar, ama sonra abisinden haber alamamıştır. Abisini aramaya gelen polislerle dolaşırken Ed, doğrudan abisinin olduğu yere gitmiştir. Abisi yanmamıştır, hatta yangından bir kaç metre uzakta, kafasında çürüklerle yatmaktadır. Ama bu elbette kanıtlanamamıştır.
Annesi hakkında bilinenler zaten alkolik ve zayıf olan kocasını ve çocuklarını kolayca etki altına alan, din saplantısı olan bir kadın olduğudur, ailesini finansal olarak destekleyen kadın, onları şehrin günah dolu yaşamından uzaklaştırmak amacıyla bir çiftlik evi almış ve burada çocuklarını diğer insanlardan uzak tutarak büyütmüştür

Ed hapisteyken evi yakılmıştır, arabası açık artırmada 780 dolara satılmış ve fuarlarda halka ücret karşılığı gösterilmiştir.
Kurbanlarının derilerini üzerine giyip ay ışığında dans ettiğinden söz edilir.
Ed Gein için açılmış bir çok Fun Club bulunmaktadır.
Kadınların kendisine ateşli aşk mektupları yazması, sosyolojik araştırmalara neden olmuştur.

HAKKINDA KİTAP:
Deviant, 1989, Herald Schechter
HAKKINDA FİLM:
Ed Gein’in insanın midesini kaldıran suçları, geçtiğimiz 30 yılda çevrilen en korkunç 3 film için esin kaynağı olmuştur. “Sapık”, “The Texas Chainsaw Massacre” ve “Kuzuların Sessizliği”.

Sapık’ın yazarı Robert Bloch, kitabının Gein’in suçlarının romanlaştırılmasından ibaret olmadığında ısrar etmişse de, ölümsüz karakteri Norman Bates açıkça Gein’den esinlenilerek yaratılmıştır (Aslına bakılırsa Bloch’un romanında Norman’ın kendisi, işlediği suçlarla Gein’in işledikleri arasında paralellik işaret eder).

The Texas Chainsaw Massacre’ın yönetmeni Tobe Hooper orta batıda yaşayan akrabalarından Gein hakkında hikayeler dinlemiş ve bunlardan etkilenerek büyümüştür. Ancak yarattığı kanın gövdeyi götürdüğü sinema klasiğinde, Gein’den esinlenilen karakter nazik tavırlı, çift karakterli bir kişi değil, Deri Surat adında kurutulmuş insan derisinden yapılmış bir maske takan hayvani bir yaratıktır.

Thomas Haris, kurbanlarının derilerinden bir elbise dikmeye çalışan bir transseksüel olan hayali seri katili Jame Gumb’ı (namı diğer “Bufalo Bill”) yaratmadan önce FBI’ın Gein hakkındaki dosyalarını araştırmıştır. Jonathan Deme’in Oscar kazanan filminde Gumb’ın, Gein’in evinden esinlenilen evinin tuhaf görünüşü Harold Schechter’in Deviant: The Shocking True Story of the Original “Psycho” adlı kitabına dayanılarak yaratılmıştır.

Sapık, The Texas Chainsaw Massacre ve Kuzuların Sessizliği’nde Gein hikayesinden bağımsız birçok nokta vardır. Gerçek olaylara en yakın film, 1974’te yapılan düşük bütçeli “Deranged” filmidir ve korku filmi meraklıları arasında bir kült olmuştur. Deranged’in bazı video kopyalarının başında Gein’in evindeki insan etinden yapılma korkunç eşyaların bilinen tek görüntü kaydını içeren İyi ve Sessiz Bir Adam isimli Gein hakkında kısa bir belgesel vardır.

Ülkemizde “Kasabada Katliam”ı ve “Teksas Katliyamı” adlarıyla gösterilmiştir.


---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


 HAROLD SHİPMAN
Bütün şüphelerin ötesindeki katil

İngiliz Doktor Harold Shipman’ın 27 yıllık meslek hayatında 250 kişiyi öldürdüğü raporla belgelendi. Yakın tarihimizin en ilginç seri katili olarak da değerlendirilen Shipman, İnglitere’nin Manchester bölgesinde doktorluk yapıyordu.

“Bütün şüphelerin ötesindeki katil” olarak da nitelendirilen Dr. Shipman hakkındaki rapor hakim Janet Smith tarafından hazırlandı. Shipman’ın 1971-1998 yılları arasında toplam 250 kişiyi öldürdüğü tahmin ediliyor. Shipman’ın hastalarını yüksek dozda morfinle öldürdüğü belirlendi.

Dünya tarihinde bir tek seri katil Shipman’dan daha fazla insan öldürdü. O da Kolombiyalı Pedro Lopez Monsalve. 1980 yılında yargılanan Monsalve’nin 1970’li yıllarda Kolombiya, Peru ve Ekvator’da 300 kişiyi öldürdüğü belgelenmişti. Monsalve, 60 kız ve erkek çocuğunu tecavüz ettikten sonra öldürmüştü.

Dr. Shipman hakkında şimdiye kadar beş rapor daha hazırlandı. Hakim Smith hazırladığı yeni raporunda Shipman’ın 15 yeni cinayet daha işlediğini belgeledi. Bu cinayetlerin ise İngiltere’nin Yorkshire bölgesinde 1971-74 yılları arasında henüz genç bir doktorken gerçekleştiği belirlendi.

İntihar etti

Shipman hakkındaki ilk şüpheler ise Pontefract’ta 137 şüpheli ölümün kendisi ile bağlantılandırılması sonucunda başlamıştı. Hakim Smith raporunu kamuoyuna açıklarken yaptığı değerlendirmede, “Benim çıkardığım sonuç Shipman’ın yaklaşık 250 kişiyi öldürdüğü” dedi.

Shipman Pontefract hastanesinden sonraki cinayetleri ise Hyde’de bulunan kabinesinde gerçekleşti. Evli ve dört çocuk babası olan Shipman, 1998 yılında bir cinayet sonucunda tutuklandı. 2000 yılında ise işlediği 15 cinayetten dolayı ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Shipman geçtiğimiz yılın ocak ayında 57 yaşındayken hücresinde intihar etti.

1971-1974 yılları arasında işlenen cinayetlerden sadece üçünün Shipman tarafından işlendiğinin belgelendiğini açıklayan Smith, 12 cinayetin daha Shipman tarafından yapıldığına yönelik şüphelerinin bulunduğunu açıkladı. Bu cinayetlerden birisi de 4 yaşındaki bir kız çocuğunun 1972 yılında öldürülmesi.

Smith, Shipman’ın kabinesinde meydana gelen ölüm olaylarının yüzde 15’nin şüpheli olduğunua belirtti. Yapılan hesaplara göre de ise bu rakam 237 ile 238 arasında değişiyor. Pontefract’taki şüpheli ölümler de Shipman’ın listesine eklendiğinde toplam 250 dolayında cinayet oluyor.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

JOHN WAYNE GACY

On bir yasinda basina yedigi bir darbeden sonra, kendini kaybettigi anlar yasamaya baslamisti. Zayif karakterli biri olarak taniniyordu. Sürekli yalan söylüyordu. Ikinci karisindan bosandiktan sonra evine davet ettigi oglanlara tecavüz edip öldürmeye basladi. Bunlarin yirmi yedisini evinin altina ve civarina gömmüstü. Kurbanlarinin kimiyle öldürmeden önce kimiyle de öldürdükten sonra iliskiye girmistir. Sag biraktigi kurbanlarindan biri onun pesine düstü ve Gacy tutuklandi.

Son zamanlarini hapishanedeki hücresinde resim yaparak geçirdi.

Çocuklari kendine hedef seçtiginden Amerika’nin en fazla nefret edilen seri katilidir. Bir hayir dernegi adina gönüllü çalisip çocuklari eglendirmek için palyaço kiligina girdiginden adi palyaço katil (Pogo The Clown) olarak kalmistir. Etrafinda zengin bir is adami ve iyi bir Katolik olarak taninan Gacy’nin evinin mahzeninde sans eseri yapilan bir arastirma sonucu 7 ceset bulunmus, sonunda polise cinsel iliski sirasinda ve sonrasinda toplam 32 erkek çocuga tecavüz edip öldürdügünü itiraf etmistir. 1978 yilinda tutuklanmis, 1980 yilinda toplam 33 cinayetten olum cezasina çarptirilmis ve 1994 yilinda da igne ile idami gerçeklesmistir.

Idami normalden iki kat uzun sürmüs. Son sözü "-Kiçimi öpebilirsiniz” olmuştur.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


RICHARD RAMIREZ  Night Stalker (GECE AVCISI)
“Sizi ahmaklar beni hasta ediyorsunuz. Intikamim alinacak. Hepimizin içinde bir seytan yasar.”

Gece Avcisi olarak taninmistir. Karanlik evlere sizarak içeride uyuyanlari katlederdi. 1985 yilinin bahar ve yaz döneminde 6 aylik bir süre içerisinde Los Angeles sehrinde kimse kendini güvende hissedemedi. Önce evin erkegini öldürür, sonra da karisina her türlü sapikligi yapardi. Yaslari 30 ile 83 arasinda degisen kurbanlari silahla vurulmus, biçaklanmis, sopayla dövülmüs ve vahsi bir sekilde katledilmis olarak bulunuyordu. Bir defasinda bir kadinin gözlerini çikarmis ve bunlari hatira olarak yanina almisti. Bazen Kurbanlarinin üzerine Satanist Yazilar kazirdi.

1985 Agustosunun basi itibariyle, resmi olarak 12’den fazla cinayet isledigi kesinlesmisti. Birkaç hafta sonra bir saldir esnasinda adami basindan vurmus, kadina tecavüz etmis ve çiftin arabasiyla kaçmisti. Çalinan arabayi bulan polis, çok temiz bir parmak izi elde etti. Bu izler basit bir hirsiz olarak bilinen Richard Ramirez’in izlerine uyuyordu. Süpheli için tüm ayrintilari içeren bir bülten hazirlandi ve fotograflari yerel basinda yayinlandi.

31 Agustos 1985 tarihinde Ramirez Dogu Los Angeles’te Ispanyollarin yogun oldugu bir bölgede bir kadini arabasinin içinden kaçirmaya kalkti. Kadinin çigliklarini duyanlar onu tanidilar ve bir linç süreci basladi. Ancak Polis erken geldi ve onu öfkeli kalabaligin elinden kurtardi.

Mahkemede birkaç küçük çocugun kaçirilarak tecavüz edilmesi dahil 13 kisiyi öldürmek ve bir dizi suçtan yargilandi. Suçlu bulundu ve idama mahkum edildi. Ceza açiklandiginda “Vay be, Ölüm Toprakla Gelir. Disneyland’da görüsürüz.” Demistir. Mahkemeler sirasinda tuhaf davranislar sergiliyor ve sol ayagina çizdigi bes köseli yildizi basin mensuplarina gösteriyor, Satanist söylemlerde bulunuyordu. Periyodik olarak ‘seytan, seytan, seytan..’ sözünü tekrar ediyordu.
20’den fazla kisiyi öldürdügü saniliyor ve hücresinde idami bekliyor.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

   THEODORE ROBERT BUNDY

1946-1989)

“Biz seri Katiller, oğullarınızız, kocalarınızız, biz her yerdeyiz. Ve yarın çocuklarınızdan daha çoğu ölmüş olacak.”
"Bazen kendimi vampir gibi hissediyorum"

Ruhsuz ama zekiydi, güzel giyinen ve kadınların ilgisini kolayca çeken bir cazibe sahibiydi. Gayrı meşru olarak doğmuştu ve annesi bunu ondan gizledi. Çocukluğu döneminde hayvanlara işkence eder ve kız kardeşini röntgenlerdi. Kendisi 12 yaşındayken 9 yaşındaki kaybolan arkadaşını da öldürmüş olabileceği yıllar sonra gerçek yüzü ortaya çıktığında düşünülmeye başlandı. Tecavüzcü ve seri katil olarak 36 kişiyi öldürdü. Belki de yüzlercesini. Yakalandı. 24 Ocak 1989'da Elektrikli Sandalyede İdam edildi. Hapishane duvarlarının dışında toplanan yüzlerce kişi onun idamını şampanya içerek kutladı.
Ted Bundy’nin hayvani süper egosu ilk olarak Washington Üniversitesinde öğrenciyken ortaya çıkmıştı.1974 yılı içerisinde 7 ayda 7 kadını öldürdü. Bir kadının da metal çubukla önce kafasını parçalamış ve çubuğu rahmine sokarak kalıcı beyin hasarlarına sebep olmuştu.
Buradan ayrılıp Utah Üniversitesi Hukuk Fakültesine kaydoldu. Salt Lake bölgesinde genç kadınlar kaybolmaya başladı. Bunların arasında polis şefinin genç kızı da vardı. Çıplak ve parçalanmış olarak bir kanyonda bulundu.
Bundy arada bir Colorado’ya yolculuklar yapıyordu. Bu sırada Colorado civarında en az 5 kadın kayboldu.
1976’da yakalandı. Ancak iki defa kaçmayı başardı. Birinde Adliye binasında bir pencereye tırmanarak, diğerinde ise hücresinin tavanında bir delik açarak.
Ocak 1978’de Florida’da ortaya çıktı. Artık iyice azıtmıştı. Geceleri genç kadınların yatak odalarına gizlice giriyor ve ona işkencelerle tecavüz ediyordu. Bir kadının göğsünü koparacak kadar ve bir kadını kalçasını derince ısırdığında Diş izlerinin kendisini ele vereceğini düşünmemişti bile. Florida polisi onu çalıntı bir arabada yakalayınca yapılan karşılaştırmada diş izlerinin faili olduğu anlaşıldı.
Cinayet islemeye başladığı 1973 yılından yakalandığı 1978 yılına kadar toplam 28 kişiyi öldürdüğünü itiraf etmiştir. Ancak FBİ dedektiflerine göre bu sayı 30 ile 100 kurban arasında değişmektedir. Yakalanmasına rağmen Bundy iki kez kaçmayı başarmıştır. 1975 yılında yakalandığında adam kaçırmaktan 15 yıl ceza almıştır, 1978 yılında yakalandığında ise olum cezasına çarptırılmıştır.
İyi görünümlü bir hukuk öğrencisi olmasından dolayı birçok filme ve kitaba konu olmuştur. Örneğin Copycat filmindeki seri katil, hayranı olduğu Ted Bundy'nin cinayet sahnelerini tekrarlayarak cinayetler isler. Özellikle ilginç olan, cezaevinde kaldığı yıllarda Bundy'nin birçok kadından evlenme teklifi almış olmasıdır.
Kurbanlarının bedenlerinde bıraktığı diş izlerinden yakalandığı söylenir. Kurnaz seri katilimiz yakalanmadan önce dişlerini kırmaya çalışmışsa da bu bir ise yaramamıştır.
İste Bundy`nin bilinen 28 kurbanı

Lonnie Trumbull 6/23/66
Kathy Devine 11/25/73
Lynda Ann Healy 2/1/74
Donna Manson 3/12/74
Susan Elaine Rancourt 4/17/74
Kathy Parks 5/6/74
Brenda Baker 5/25/74
Brenda Ball 6/1/74
Georgeann Hawkins 6/11/74
Janice Ott 7/14/74
Denise Naslund 7/14/74
Jane Doe 9/2/74
Nancy Wilcox 10/2/74
Melissa Smith 10/18/74
Laura Aimee 10/31/74
Debbie Kent 11/8/74
Caryn Campbell 1/12/75
Julie Cunningham 3/15/75
Denise Oliverson 4/6/75
Melanie Cooley 4/15/75
Lynette Culver 5/6/75
Susan Curtis 6/28/75
Shelley Robertson 7/1/75
Nancy Baird 7/4/75
Debbie Smith 2/?/76
Lisa Levy 1/15/78
Margaret Bowman 1/15/78
Kimberly Ann Leach 2/9/78
Yale mezunu psikopat dahi. Yakalandıktan sonra seri katil profilleri üzerine FBİ'la iş birliği yapmıştır. Şu yorumu ünlüdür:

Seri katillerin yakalanmasının sebebi alışkanlık. Bir işi ilk kez yaptığınızda çok dikkat edersiniz. Her şeyin düzgün olmasını istersiniz. Ama 20. Kez yaparken o kadar da önemsemezsiniz.
Özellikle kurbanlarını güzel ve koyu renk saçlı kadınlar arasından seçmiştir. Kurbanlarını tecavüz ettikten sonra kör bıçakla öldürmüştür.
Her öldürdüğü bayana tecavüz etmesiyle bilinen Bundy, tecavüz eylemini öldürdükten sonra gerçekleştirmeyi uygun gören bir ölü sevici niteliğindedir. Yaşayan bayanlarla ilişki kurup öldürmek maiyetinde bir eylemi olmamış, özellikle ölü sevici özelliğini uygulayabilmek amacıyla öldürmüştür, diyebilinir.
Bütün kurbanlarının ilk kız arkadaşına benzediği de söylenir.
Bazı cesetleri evde pişirdiği, korkunç kokular yayılmasına rağmen komsularının polislere eğitimli yakışıklı çok efendi çocuk diye ifade verecek kadar güvenmeleri nedeniyle yakalanmadığı, ilk yakalanışında saldırdığı kızlardan birinin nasılsa aşık olduğu için polise bunu söylemeyip bile bile serbest kalmasını sağladığı söylenir.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------




 ZODİAC KİLLER

İnsanları öldürmeyi seviyorum, çünkü çok eğlenceli’
'İnsanları avlamak, bütün sporlardan daha çok heyecanlandırıyor’
O geceleri dolaşan silahlı bir katildi. Kurbanlarını rasgele seçiyordu.
İlk cinayetini 1968 yılında isleyen, en son 1978 yılında kendisinden haber alındıktan sonra ortadan kaybolan ve bugüne kadar asla yakalanamayan, kriminoloji tarihinin ikinci bir Karındeşen Jack vakası olarak adlandırılan ünlü seri katil.
İlk cinayetini California'da isledikten sonra polise mektup göndererek "Bu son olmayacak" diye yazmış, daha sonra bunu alışkanlık haline getirerek her cinayet sonrası polislere şifreli mesajlar gönderip Zodiac işareti ile imzaladığından kayıtlarda adi The Zodiac Killer olarak kalmıştır.
San Francisco’da 1968 Aralık ile 1969 Ekim arasında 5 insanı öldürdü ve 2 insanı yaraladı.
Zodyak olarak tanınan Katilin ilk cinayeti, 20 Aralık 1968’de California’da arabasını içinde oturan çifti öldürmesidir.
5 Temmuz 1969’da Zodyak yeniden vurdu. Yine arabasında oturan bir çifti hedef aldı. Kadın öldü, adam ise yaralı kurtulmayı başardı.
San Francisco gazetelerine Zodiac işaretli mektuplar gönderildi. Mektuplarda bir şifre vardı. Çözümü ise:
‘Cennette yeniden doğacağım ve bütün öldürdüklerim benim kölelerim olacak. Size ismimi vermeyeceğim. Çünkü sonraki hayatım için köle toplamamı yavaşlatmaya veya durdurmaya çalışacaksınız.’
Katilin, 27 Eylül 1969 Berryesa gölünde yeniden ortaya çıktı. Burada piknik yapan çifte saldırdı. Telefonla cesetlerin yerini polise bildirdi.
Son kurbanı, 11 Ekim 1969’da San Francisco’da vurularak öldürülen taksi sürücüsüydü. Sürücünün kanlı gömleğinden kesilmiş parçalar ve bir mektup, daha sonra San Francisco Chronicle gazetesine yollanacaktı. Mektupta ’Bir sabah bir okul otobüsünü ortadan kaldıracağım’ yazısı vardı. Neyse ki böyle bir olay olmadı.
Cinayetleri sırasında, göz kısımları delik, üzerine beyaz renkle zodiak işareti yapılmış siyah bir kukuleta kullandığı için adı Zodiak Killer olarak anılır.
Bundan sonra ortadan kaybolan katil, hiçbir zaman yakalanamadı. Cinayetlerine halen devam ettiği söylentileri halk arasında sürmektedir.
Kriminoloji açısından örnek teşkil eden Cheri Jo Bates cinayetinin de dahil olduğu yüzlerce suçun faili olarak aranmaktadır. Her cinayetinden sonra kah bölgenin Emniyet Müdürüne kah Belediye Başkanına gönderdiği şiirleri polis ve avukat yetiştiren müesseselerde ders konusu olarak islenir.
Hakkında Kitap:
Zodiac -Robert Graysmith
Hakkında Film:
1971 yılında çekilen Dirty Harry filmine de esin kaynaklığı etmiştir. Dedektif rolündeki Clint Eastwood'a mesajlar gönderen seri katilin filmdeki adi Scorpio'dur. Seri katil Amerika'da neredeyse Ed Gein kadar popüler ve internette adına açılmış birçok fan sitesi bulunmaktadır.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


---------------------------------------------------------------------------------

ANDREI ROMANOVICH CHIKATILO

Rustov Kasabı-Vahşi Kızıl

"Ben doğanın bir hatasıyım, deli bir hayvanım”

"Yaptıklarımı cinsel bir tatmin için değil, daha çok huzur bulabilmek için yaptım"

Oğlanlar ve savunmasız genç kızları hedef olarak seçmişti. Çoğu zaman onları evlerine bırakmak, karınlarını doyurmak ve yardım etmek bahanesiyle otobüs duraklarından yollardan alıp, ıssız yerlere ormanlara götürürdü. Burada onlara hayal gücümüzü zorlayan kötülükler yapıyordu. Dillerini kesiyor, meme uçlarını ısırarak koparıyor, cinsel organlarını yiyor, gözlerini çıkarıyordu. Bu saydıklarımız sadece onun yaptıklarından birkaçıdır. 1984’te dört haftalık bir dönemde 6 genç insanı doğramıştır.

Yöneticiler Seri Cinayetleri çürümüş bir batı fenomeni olarak ilan edip propaganda malzemesi yaptığı sırada, suç tarihinin en büyük psikopatlarından biri Liman şehri Rostov’da bulunmaktaydı. Sınıfsız bir toplumda suç var olamaz doktrinini çürütmemek için Yetkililerce 1978-1990 yılları arasında 12 yıl boyunca bu canavarca işler yok sayıldı ve toplumdan gizlendi. Bu durumda zavallı vatandaşlar yıllarca bu canavar Seri katille yan yana yaşadıklarını bilemediler. Halk arasında birçok söylenti ve şehir efsaneleri oluştu. Bu arada güvenlik güçleri birçok şüpheliyi yakaladı ve eski bir tecavüz suçlusu olan şüphelilerden biri Chikatilo’nun işlediği cinayetten suçlu bulunup idam edildi.

Kurbanlar çoğunluklar fahişeler ve çocuklardı. Cinayetler daha çok tren istasyonları ve otobüs durakları yakınında bulunan ormanlık arazilerde işlendiği için tüm istasyonlara yüksek rütbeli resmi ve sivil görevliler yerleştirildi ve tüm şüpheli durumlar rapor edilmeye başlandı. Çünkü bir emperyalist batı hastalığı olarak görülen ve komünist düzende hiçbir zaman rastlanmayacak bir suç türü olan seri cinayetlere hiç de hazırlıklı değillerdi. Başka da yapacak bir şeyleri yoktu.

Aslında Polis Chikatilo’yu 23 insanı öldürdükten sonra 1984 yılında yakalamıştı. Cinayetlerin artması üzerine polis, fahişelere yaklaşan şüpheli şahısları takip ederken birçok fahişeye yaklaşmaya çalışan ve bir tanesinin halka açık yerde göğsünü okşayan biri olarak Chikatilo’yu gözaltına aldı.Bu yepyeni suç türüne yabancı olan polis onu incelediğinde sıradan bir insan olduğunu, Komünist partisi üyesi olduğunu ve düzenli bir yaşantısı olduğunu görünce serbest bıraktı. Tabi ki bırakılmasının tek sebebi bu değildi. O dönemde kokuşmuş polis teşkilatında suç delilleri doğru düzgün incelenmemişti. Delil olarak bulunan kan ve meni örnekleri birbirine karıştırılmıştı. Teknoloji yetersizdi ve beceriksizdiler. Cani serbest kalmıştı ve yakalanana kadar cinayetlerine devam edecekti.

Çaresizlik içinde kıvranan devlet görevlileri beğenmedikleri Amerikan sisteminin Seri Cinayetlerde kullandığı bir yöntem olan Profilleme yöntemini kullanmaya karar verdiler. Bununla ilgili Psikiyatr Dr.Alexander Bukanovski görevlendirildi. Bukanovski bir profil çizecekti ve yakalandığında Chikatilo’ya birebir uyduğu görülecekti.


YAKALANIŞI :
20 Kasım 1990 tarihinde bir polis ormanlık alandan çıkan bir şüpheliyi durdurdu. Şahsın yüzünde kan zerresi vardı ve ayakkabılarını yıkamıştı. Kimlik kontrolünde şüphelinin Andrei Chikatilo olduğu anlaşıldı. Yapılan incelemede 54 yaşında, Komünist Parti üyesi, 2 çocuk sahibi ve eğitimli bir kişi olduğu anlaşılınca yıllar önce olduğu gibi bir kez daha yaşam tarzı ve konumundan dolayı serbest bırakıldı. Ancak ertesi gün o bölgede bir kız çocuğunun cesedi bulundu. Bu bölgeyle ilgili bir gün önceki raporlar incelendiğinde artık çanlar Chikatilo için çalıyordu. 21 Kasım 1990 günü yakalandı ve tutuklandı.

10 gün boyunca konuşmadı. Gözaltı süresi dolmak üzereyken polislerden farklı bir yöntem izleyen Psikiyatr Dr.Alexander Bukanovski’ye her şeyi itiraf etti. Polis 36 cinayetten şüphelenirken 17 cinayet de üzerine eklendi. 53 insanın canice öldürülmesi, cesetlerinin parçalanması, tecavüz edilmesi ve etlerinin yenmesi eylemlerini en ince ayrıntısına kadar anlatmak ve maketler üzerinde göstermek Chikatilo’ya ayrıca bir zevk veriyordu. Keserek yediği cinsel organlar için “Çok pembe ve esneklerdi” ifadesini kullanmıştı.

Chikatilo 1990 yılında yakalandığında 53 insanın öldürülmesinden yargılandı. Bu davaya halk arasında ‘Aptal Davası’ adı takıldı. Ancak herkes biliyordu ki gerçek sayı çok daha fazlaydı. Kurbanların ailelerinden korunması için çelik kafes içinde mahkemeye getirildi. Yargıç Leonid Akorzanof’un suçlamaları okuması 2 gün sürdü. Yargılama heyetine saldırmak istedi. Pantolonunu indirerek cinsel organını mahkeme salonundakilere gösterdi. Akıl sağlığının yerinde olmadığı gibi bir izlenim vermeye çalıştı. Ama o deli değildi. Tam iki saat boyunca ifade verdi. İfadesinde ;Üreme organlarının çalındığını, olaylar esnasında kontrolünü kaybettiğini iddia etti. Dava 6 ay sürdü.14 Ekim 1992 tarihinde sonuçlanan mahkemede İdama mahkum edildi ve 11 Ekim 1994 tarihinde Rostov hapishanesinin bir hücresinde sağ kulağının arkasına tek kurşunla idam edildi.

BİYOGRAFİSİ:
Bu olay herkesi şaşkına çevirmiş ve dehşete düşürmüştü. Uzmanlar Chikatilo’nun bu suçları işleyebilecek duruma gelmek için hangi aşamalardan geçtiğini ve bir canavara nasıl dönüştüğünü anlayabilmek için geçmişinde izler aradılar ve çok ilginç bulgulara rastladılar.

1936 Ukrayna’da doğmuştu. Stalin’in sert politikaları halkı eziyordu. Açlık vardı.Çiftçiler bütün mahsullerini devlete veriyorlardı ve insanlar açlıktan ölüyordu. Aç kalan insanlar ölüleri yemek zorunda kalmıştı ve Yamyamlık başlamıştı.

Çocukluk yıllarında annesi sürekli olarak abisinin yamyamlar tarafından öldürülerek yendiğini anlatıyordu.

1943 yılında annesi hamile kalmıştı ve babası yıllardır cephedeydi. Muhtemelen annesinin bir Alman askeri tarafından tecavüze uğramasını seyretmek zorunda kalmıştı.

Babası Almanlara esir düştü. 1949 yılında döndüğünde ise Stalin yönetimi tarafından hainlikle suçlandı. O dönemde savaşta esir düşen ve geri dönenlere hain damgası vurmak adet olmuştu.

Bu sendromların etkisinde çocukluk yıllarını tamamlayıp gençlik yaşlarına geldiğinde yakışıklı ve dikkat çekici bir genç erkek olmuştu. Genç kızların ilgisini çekmekte zorlanmıyordu. İlk cinsel deneyiminde başarısız oldu ve bu durum çevreden duyulduğunda alay konusu oldu. Daha sonraki denemelerde de başarısızdı ve artık o ve çevresindekiler biliyordu ki o iktidarsızdı. İktidarsızlık, ona alay konusu olma ve aşağılanmayı getirmişti.

Bu ortamdan uzaklaşabilmek için Moskova’ya giderek Hukuk okumaya karar verdi. Ancak sınavda başarılı olamadı. Başka bir yüksek okula gitmek zorunda kaldı. İktidarsızlığını arka plana atmak için başka yönlerini geliştirmek istiyordu. Komünist Partiye üye oldu.

1963 yılında Kız kardeşiyle aynı evde oturan evde kalmış bir kızla ablasının baskısıyla evlendi. Cinsel hayatları yoktu. Sohbet ediyor ve birbirlerine destek oluyorlardı. Çocuk yapmak için mastürbasyon gibi çeşitli yöntemler deniyorlardı. 1965’te başarılı oldular ve ilk olarak bir kızları ve 4 yıl sonra da bir oğulları aynı yöntemle dünyaya geldi.

Parti üyesiydi, geliri iyiydi, ailesiyle iyi geçiniyordu. Sıradan ve saygı değer bir insan olmuştu.

1970 yılında bir orta okulda işe başladı. Ancak bir süre sonra öğrencileri tarafından ciddiye alınmamaya ve çevresinde aşağılanmaya başladı. Öğrenciler onun yanında sigara içiyorlardı ve kendisine ‘Aptal’ anlamına gelen bir lakap takmışlardı. Psikolojisi olumsuz etkileniyordu. Okulda flört eden öğrencileri gördükçe iktidarsız olduğu aklına geliyor ve topluma karşı nefreti artıyordu. Küçük yaşta kız ve erkek öğrencileri taciz etmeye başladı. Onlar onu aşağılamıyordu ve itiraz edemiyorlardı.

1974 yılında taciz olayı sebebiyle okuldan kovulduğunda okul yöneticileri onu bir rezaletin parçası olmamak için ifşa etmek istemediler. Sadece kendilerinden uzaklaştırdılar. Ancak onun diğer eğitim kurumlarında çalışması bu durum sayesinde mümkün oldu.

Rostov 33 numaralı meslek okulunda işe başladı. Burada çalışırken ailesinin de bilmediği bir köhne ev satın aldı. Bu ev tüm bu vahşetlerin başlangıcı olan ilk cinayetin Olay yeriydi.

İLK CİNAYET :
1978 yılıydı. 9 yaşındaki Elena Zakadnova’yı bir sakızla kandırarak bu eve götürdü. Çocuğa cinsel tacizde bulundu. Çocuk buna itiraz edemedi ve o kendini istediği her şeyi yapabilecek güçlü bir erkek gibi hissetti. İktidar ve zevk hisseti. Ancak cinsel organıyla bir şey yapamayacağını anlayınca bıçakla kızın cinsel organını kesti ve yedi. Çok sayıda bıçak darbesiyle öldürdükten sonra cesedini evin yakınındaki nehre attı. Ceset bulunduğunda polisler evin yakınında kan bulmalarına rağmen ondan şüphelenmediler. Çünkü o iyi bir yurttaşdı.

Eski bir tecavüz suçlusu bu olayın faili olarak yakalandı, suçlu bulundu ve idam edildi.

Chikatilo bu olaydan sonra korktu ve kabuğuna çekildi. Öğretmenliği bıraktı. 2 yıl suç işlemedi. Sade bir hayata başladı ve inşaat şirketleri için tedarikçilik işine başladı. Bir süre böyle yaşadıktan sonra dürtüleri onu rahat bırakmadı.

1981 yılı 3 Eylül’ünde 17 yaşında Larisa isimli 17 yaşında bir genç kıza cinsel ilişki teklif etti. İkinci defa tutmuş olduğu gizli eve gittiler. Ancak ilişki gerçekleşmedi. İktidarsızlık onu yine harekete geçirdi. Genç kızı defalarca bıçaklayarak öldürdü ve cesedi ısırdı. İntikam arıyordu.

Artık tüm dünyayı dehşete düşüren seri cinayetlerine tekrar başlamıştı. Ta ki, yakalandığı 1990 yılına kadar.

<< Son Piyon>>
 
Boş Çerçeve
 
- Paradoksal Olmayan Varyasyonların Hepsını Şu An Yaşıyorum
Nilay
Sana Yaklaşmak Ne mümkün Yabani ___ ___ __ __Otlardan__ ___ ___ _
 
Sen aynı anda birkaç kalple
Oynarken
Boğuşup durursun yarattığın
Kaosta
Belki yalnızlık korkundan
Belki de
Içini acıtan neyse işte onu
Unutmak için
Ben anladım seni kazanmak
Kaybetmekmiş
Zaten aşk mutsuzlukla
Sevişirmiş
Yolu Yokuşa Sürmek Değil...
 
 
Bugün 27 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol